KADİRLİ’DE YOĞURT SATAN KADINLAR
Gün ışımaya başladığında kasabanın sokaklarında ilk görünenler yoğurt satmak için gelen kadınlardı. Omuzlarında uzunca bir sırık ve bu sırıkların uç kısımlarına oyulmuş çentiklere asmış oldukları yoğurt çingillerini sarsmadan yürüyorlardı. . Başları örtülü, yüzleri soğuktan kararmış, avurtları çökmüş, gözlerinin feri sönmüş yoğurtçu kadınlar hiç konuşmadan sokak aralarından birer hayalet gibi süzülerek kasabanın ortasındaki meydanda toplanmaya başladılar. Meydana ulaşan kadınlar hemen bir kıyıya çömelerek omuzlarında taşıdıkları sırıkta asılı yoğurt çingillerini indirip önlerine diziyorlardı. Sokağın başında dört tekerli bir at arabası göründü. Atların ayaklarından çıkan nal sesleri, ağaç tekerlerin çakılı yoldaki çıkardığı sesle garip bir uyum içerisindeydi. Araba meydanı geçerken bir kırbaç sesi duyuldu. Atlar daha da hızlandı, tıkırtılar tekerlerin çıkardığı toz bulutu içinde duyulmaz oldu az sonra. Kasabanın dükkânları da yavaş yavaş açılmaya başlamıştı. En kalabalık yer kasabanın yegâne fırınının önüydü. Ekmek almaya gelenler genelde kadınlar ve çocuklardı. Kadınlar aldıkları ekmekleri yanlarında getirdikleri bez parçalarına sararak çabucak uzaklaşıveriyorlardı. Yoğurt satan kadınların hemen karşısındaki berber, ortalığı toz etmemek için dükkanın önüne su sepeleyerek süpürmeye başladı. Birkaç köylü hükümet konağını çevreleyen avlunun taş duvarının dibine çömelmiş bekliyorlardı. Berber dükkânının bitişiğindeki arzuhalci, dükkânını açmaya hazırlanırken hükümet konağı önünde bekleyen köylüler de o yana doğru yöneldiler. Tedirgin görünüyorlardı. Arzuhalcinin yanına girerken şapkalarını çıkararak ellerine aldılar…..